30 Nisan 2020 Perşembe

Babacığım...

28.12.2019

Kendime yeni yol ararken, tekrardan buraya rastladım. Aslında kendime rastladım bi-nevi...

Babamın gidişiyle hayatımın kırılma noktasını yaşadım.
Babamın gidişiyle olduğum yaşı kabul ettim.
Babamın gidişi, içimdeki çocuğu da götürdü.

Gitmesin istedim. Ama gitti...

Gitmesi gerektiği için, buradaki görevini tamamlayıp gitti...

''Az kaldı'' demişti. Ağzından duyabildiğim son cümle bu oldu. Bilseydim son sarılmam olduğunu, sımsıkı sarılıp ve dizine yatar beklerdim o anı... Gittiği anı..

Gitmesin istedim. Ama gitti...

Kalbim kırık. Kalbim hep kırık kalacak. Kanatlarımdan biri kırıldı. Tek kanat ile uçulur mu?

Özlediğimsin.



10 Ağustos 2011 Çarşamba

Öküzsün SEN Öküz !

Bütün romantizmin içine edip, mumların her birini söndürmek istiyorum. Hatta onun söylediği sevgi dolu(?) sözcüklerin hepsini yarıda kesip; küfürler savurmak istiyorum. belki biraz ona doğru belki de biraz göğe doğru. ama kim bilir, belki de doğrudan kendime sıralamak istiyorum, yıllardır tekrarını yaptığım cümlelerimi.
*hepsi oldukça şiddet içerikli !
artık onu bu kendini beğenmiş hallerinden kopartıp atmak istiyorum. O kendini beğenmiş gülümsemesi gözlerimin önünde eriyip gitsin, utansın, utandıkça da renkten renge girsin istiyorum. Ve buna karşılık ben satın alayım ondan, o yoruma açık gülümsemelerinden birini.
Ona kendimi iyi hissetmediğimi söyledim. Yaptığı tek şey; üzüldüğünü gösteren bir hareketti. Onun yüzünden uykusuz kaldığım günleri, saatleri üşenmeden hesaplayıp bir bir önüne sunmak istiyorum. Yeni bir yalanla ise tanışmak istemiyordum artık. Daha öncesinde söyledikleri yetiyordu hatta artıyordu. Ona ne zaman geleceğini sorsam; "kırmızı kar yağdığında pencerende olacağım" diye zırvalıyordu. Yani hiçbir zaman gelmeyecekti. Ve o asla pencere önüne dizdiğim adamlar serisine dahil olamayacaktı. İşte bu yüzdendir onu hep tozlu raflarda saklayışım. Kitaplar hep tozludur, parmak izleri vardır hep raflarda. Ve bu yüzdendir annemden işittiğim azarlar.
Özgürlüğümü yaşamak istiyordum ben. Hani orada burada sözünü ettikleri özgürlüğü. oysa aptallar bilmiyorlardı. Benim özgürlüğüm; onlarınkinin tıpkısının aynısı değildi. bu çok farklıydı ve ne yazık ki farklı olduğu için de can yakardı.
son olarak:
- bundan başka Çanakkale yok hayvansın sen. dağa git, ormana git.
ve gitti de. ama dağa mı gitti, ormana mı gitti bilmiyorum. belki de çok farklı bir yere gitti.
peki ya hiç gitmemiş olabilir mi?

9 Ağustos 2011 Salı

Katil & Maktul

Sevgi?
Sevgi nedir?
Aşk?
Aşk nedir?
Peki, peki ya ayrılık?
Ayrılık nedir?


Hepsi farklı hayatlar barındırırlar ruhlarında. Aynı kelime/ler altında toplanır ölü ruhların sahipleri. Ruhlarını öldürenlerinin ardından gider her biri. Katillerini ararlar. Nerede nasıl olduklarını bilmeden, bilemeden çaresizce arayışa koyulurlar. Umut bağlarlar umutsuz yaşamlarında. Umutlarının umutsuzlukla son bulmasını kabullenemezler. Kabullenmek istemezler. Ölü de olsa bir ruhları vardır sonuçta. Ölmesini istemez hiçbiri. Ruhları da kendilerine ait değildir, hepsi katillerinin ruhlarını yansıtırlar. Onlar olurlar. '' Ben sen oldum'' derler katillerine. Ama sadece kendi kendilerine. Nede olsa katillerini bulamazlar . Oldukları yerde değillerdir. Başka bedenleri işgal etmeye koyulmuşlardır. Başka hayatları bitirmeye başlamışlardır. Peki ya hepsi mi böyledir? Tabi ki de hayır. Öyleleri vardır ki ölmüş ruhları diriltmeye gelmiş kahraman olurlar. İşte o zaman 'aşk' denen o sihirli kelime araya girer. Onu hisseden her kişi farkında olmadan, büyülenir. Ölmüş ruhları birden bire canlanır, hayat bulurlar. Aşk yaşanmadığı dair de acıdan ve kederden başka birşey vermez. Aşk yaşandığı zaman güzeldir. Bu güzelliğin, büyülü kelimenin büyüsüne kapılmak için ise doğru zaman, doğru yer ve en önemlisi doğru kişi olmalıdır. Doğru kişiyi bulduysanız eğer;
AŞK'ın kollarına kendinizi bırakabilirsiniz ölü ruhlar. 

20 Temmuz 2011 Çarşamba

Aşk?

     Aşk, sen denizlerde yüzüyor sanıyorken, o denizlerde seni dibe çekmeye çalışan ihanetlere tutunacağın bir yongadır. Dikkat et, seni her zaman taşımayacaktır, sarılıp da kurtulduğunu zannettiğin en güçlü anında ortadan ikiye ayrılıp kırılacaktır. Hayatını emanet edebileceğini sanıyorken, seni senin arkandan senin bildiğin gölgelerle aldatacak, üstüne yüzyıllardan beri süregelen ciciliğini koruyacak, ama seni pisletecektir. Aşk, gecenin 4 ünde kalkıp bunlara sana yazdırabilecek kadar derbeder iken, ne kadarda kulağa hoş gelerek kandırır seni aslı suretinin tersiyken. Gururunu kaybettiğin anlarda, seni zayıf noktandan vurmak isteyecek, ona teslim olmanı düşman askeri gibi büyük bir hazla bekleyecek. Belki bir gün yine özlersin diye kendini sessiz harflerle hatırlatacak ve her seferinde yine seni hazırlıksız yakalayacak. Sen gerçeklik karmaşası yaşarken, o yüzüne gülüp, dudaklarına dokunup, elinden tutacak ve sen bunlara inanacaksın, işte bu gerçek diyeceksin. Ama gerçek, bir defterin yazılmış bir sayfası gibi diğer sayfaya geçince geride kalman olacak. Senin üzerinde yazdıklarını oynayacak, sonrada gözlerin, o diğer sayfaya geçtiğinde sadece buhularla kalacak. Sabahları olmayan uzun geceler eskiden bir anmış gibi gelirken, artık içtiğin tütünün haddi hesabı olmayacak, ne hüzünlüdür ki dünyanın neresinde olursan ol, durumun o an ne olursa olsun sen her zaman aynı durumda kalacaksın. Duvarlar sana fısıldayacak, sen onlarla konuşuyor olacaksın. Yine ne yazık yanında kimse olmayacak. Ne kadar gereksizmiş değil mi aşk ? Ne kadar olumsuz, ne kadar kasvetli sanki dünya onun üzerine kurulmuşcasına kasılıyor. Nefes aldırmıyor, hücrelerini kendine hapsediyor, buna rağmen hala ne kadar güzel değil mi? Kendini nasılda hayran bıraktırıyor, nasıl da yalanlar yazdırıyor adama-kadına, sayfalarca-günlerce-nefeslerce.


Büyük kıyılara vuramayasın aşk, küçükleri de yutamayasın...

on,dokuz,sekiz... işte geri sayım!

 Bütün bu deli saçmalıkları/m içinde aslında hâlâ varlığımı kanıtlayan belgelere ulaşmaya çabalıyorum. oldukça düşük bir ses tonuyla anlatmaya çalışırken derdimi aslında biraz daha yok oluyorum. tek başıma yürürken barlar sokağında aslında gördüğüm bütün suratları birbirine benzetiyorum veyahut da birine. aslında bazı zamanlarda ölüme yaklaşmak istemiyor değilim; ama yine de engelliyorum bu saçma sapan düşüncelerimi. bu sıralar haddi hesabı olmayan sigaralarımın dumanı kalın bir perde örüyor aramıza. ben ise köşeme çekilip yalnızlığımla yüzleşiyorum, hem de saatlerce. korku gözlerimi kamaştıran bir sis tabakası. aşk, yüzleşmek zorunda olduğum asıl gerçek. ve benliğim, yoklarken benliğini olabildiğince koşup uzaklaşmak istiyorum; seninle ayak bastığımız bu coğrafyadan. okyanuslara açılmak istiyorum aslında. ve de ümit burnunu yeniden keşfetmek. aslında asıl isteğim tarih dersinden kaçıp notalara sığınmak da olabilir, bilmiyorum. ama yine de gömmeliyim kafamı, tarihin tozlu sayfalarına. ve şimdi bütün renkler, yok olduğun anı kanıtlar. on, dokuz, sekiz... işte geri sayım!

Babacığım...

28.12.2019 Kendime yeni yol ararken, tekrardan buraya rastladım. Aslında kendime rastladım bi-nevi... Babamın gidişiyle hayatımın kırılm...